Objective: The aim of this study was to determine the appropriate path to follow in the cystoscopic follow-up of patients with suspicious urine cytology but negative malignancy findings on cystoscopy.
Methods: Data of 829 patients with bladder cancer between 2012 and 2023 were retrospectively analyzed. Patient data including age, gender, recurrence, progression, and urine cytology results were analyzed.
Results: Approximately 65% of patients with suspicious urine cytology results had recurrence or progression of bladder cancer at subsequent follow-up. This highlights the importance of urine cytology as a screening tool and demonstrates its effectiveness as a diagnostic tool in detecting bladder cancer. However, it should be noted that even patients with suspicious urine cytology are at risk of developing bladder cancer in the future.
Conclusion: Evaluation of suspicious urine cytology results is an important step in the early diagnosis of bladder cancer. Although the test has diagnostic accuracy, it should be clinically interpreted and used in conjunction with other investigations to determine the patient’s cancer status.
Amaç: Şüpheli idrar sitolojisi olan ancak sistoskopide malignite bulguları negatif olan hastaların sistoskopik takibinde izlenecek uygun yolların belirlenmesi amaçlandı.
Yöntem: 2012-2023 yılları arasında 829 mesane kanserli hastanın verilerinin retrospektif olarak değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, nüks, progresyon ve idrar sitolojisi sonuçlarını içeren hasta verileri analiz edildi.
Bulgular: Şüpheli idrar sitolojisi sonuçları olan hastaların yaklaşık %65’inde sonraki takiplerde mesane kanserinde nüks veya ilerleme görülmüştür. Bu durum, idrar sitolojisinin bir tarama aracı olarak önemini vurgulamakta ve mesane kanserini tespit etmede bir tanı aracı olarak etkinliğini göstermektedir. Bununla birlikte, şüpheli idrar sitolojisi olan hastaların bile gelecekte mesane kanseri geliştirme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtmek gerekir.
Sonuç: Şüpheli idrar sitolojisi sonuçlarının değerlendirilmesi, mesane kanserinin erken teşhisinde önemli bir adımdır. Test tanısal doğruluk oranına sahip olsa da, klinik olarak yorumlanmalı ve hastanın kanser durumunu belirlemek için diğer tetkiklerle birlikte kullanılmalıdır.